Ömer Tömek, sadece hayvancılık, bitkisel üretim, kırsal kalkınma konularında değil, ülkenin eğitim başta olmak üzere her konusunda çok duyarlıydı. Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir bilim insanıydı. Eksikliğini hepimiz çok derinden hissedeceğiz.
Aynı gün iki ölüm haberi. 11 Kasım Perşembe günü uzun süredir tedavi gören amcam Kazım Yıldırım yaşama veda etti. Yaşamı hep gurbette çalışarak geçen amcam, çocukları okuyabilsin diye yaklaşık 40 yıl önce İzmir Menemen’e yerleşmişti. O’nun İzmir’e gelmesi ile bir yol açılmış oldu. Tunceli Mazgirt’e bağlı Kayaçı köyündeki 35 hanenin büyük bölümü İzmir Menemen’e taşındı. Amcamın cenazesinde doğup büyüdüğüm, çocukluğumun geçtiği köyümüzdeki akrabaları, komşularımızı, yaşlansa da pek değişmeyen yüzleri bir kez daha gördüm. Amcamı sonsuzluğa uğurladık.
Amcamın cenazesindeyken Doç. Dr. Ömer Tömek’in ölüm haberi geldi. Hayvancılık sektörüne ömrünü adamış, bilim insanı, Türkiye’de bir çok hayvancılık işlemesinin kuruluşunda, faaliyetinde emeği ile, bilgisi ile katkıda bulunan Doç. Dr. Ömer Tömek benim de en güvenilir haber ve bilgi kaynaklarımdan birisiydi. Tarım yazmaya başladığım 1996 yılından bu yana tanıdığım, her zaman bilgisine başvurduğum, haftada en az bir kez çok uzun süren telefon görüşmeleri ile bilgisinden, tecrübelerinden yararlandığım, yazılarımın bilgi kaynağı Ömer Tömek ülke hayvancılığı için çok büyük kayıp.
Telefon açtığında sohbetimiz hep onun “Ülke tarımı için bugün ne yaptın?” sorusu ile başlardı. Ben bu soruya kısa bir özet yaptıktan sonra o günün konusuna, benim o hafta yazdıklarımla ilgili sohbet eder bilgilerimizi paylaşırdık. Ömer Bey, ülkenin her yerinden çiftçilerle, yetiştiricilerle çok iyi bir diyalog içerisindeydi. Onlarla görüşür, dertlerini dinlerdi. O sorunları bizimle paylaşır ve gündeme taşımamıza katkı sağlardı.
Uyarıları dikkate alınsa hayvancılık bu durumda olmazdı
Yazılarımda, haberlerimde çok sık görüşüne başvurduğum Ömer Tömek’in hayvancılıkla ilgili uyarıları, görüşleri dikkate alınsa hayvancılığımız bugünkü darboğaza girmez başka bir yerde olurdu. Ömer Tömek’in yıllar öncesinden yaptığı ama bugün de geçerliliğini koruyan görüşlerinden, uyarılarından bazılarını paylaşmak istiyorum.
2007-2008 yılları yaşanan kuraklık sonucunda bir çok üründe olduğu gibi yem fiyatları yüzde 100 arttı. Ancak aynı dönemde çiğ süt fiyatı yarı yarıya düşürüldü. Hayvancılık sektörü büyük bir krize girdi. Hükümet sektörü desteklemek bir yana hayvancılıkta destekleme politikasını değiştirerek ve 2010 yılında hayvancılığa sıfır faizli kredi vererek bu alana yatırım yapmak isteyenleri ithalata yönlendirdi. Kısa sürede ithalatta büyük patlama yaşandı.
Devletin sıfır faizli kredi ile bu süreçte sektör dışından çok sayıda yatırımcı hayvancılığa girdi. Çok sayıda büyük işletme kuruldu. 2013 yılında bu konuda yazdığım yazıda Ömer Tömek büyük işletmelerle ilgili şu tespitte bulunmuştu:
“-Büyük işletme kuranların bir çoğu iyi yatırımcı olabilir. Fakat hayvancılığı bilmiyorlar. Yatırımdan anladıkları, inşaat yapmak ve hayvan ithal etmek. Hayvancılık bu değil.
– Büyük işletme kuranların yeterli arazisi olmadığı için yem bitkisini üretemiyorlar. Yem maliyeti çok yükselince kar değil, zarar üretiyor.
– Hayvan seçiminde büyük yanlışlar yapıldı. Yanlış ülkelerden hayvan ithal edenler olduğu gibi, ülkeyi doğru seçen ama yanlış hayvan getirenler oldu.
– Çok büyük paralarla kurulan işletmeler bilgisiz ve eğitimsiz ellere teslim edildi. Eğitim önemsenmedi.”
Bu sorunlar nedeniyle, kurulan büyük işletmelerin en az yarısının kapanacağını iddia eden Ömer Tömek’in bu iddiası ne yazık ki gerçek oldu.
Hayvancılıkta karlı işletme olmanın 4 temel kuralı
Ömer Tömek’e göre, hayvancılıkta karlı bir işletme için vazgeçilemez 4 önemli unsur var. Birincisi, doğru bilgi ile oluşturulmuş bir altyapı yani projelendirme, ikincisi, istenen kalitede yeterli kaba yem üretimi, üçüncüsü eğitim, dördüncüsü ise iyi bir yönetim.
Hayvancılıkta işletmenin ancak 3 yıldan sonra gelirle tanıştığının altını çizen Ömer Tömek, “Hayvancılıkta projelendirme ve yapılandırma sadece binaları içermez, hayvan refahı, insan, iş trafiği, teknoloji seçimi, doğru teknik, bilgi ve destek ile işletmenin bütününü kapsar. Bu ilkeler hem küçük hem de büyük işletmeler için geçerlidir” görüşünü savunurdu.
Eğitimin önemi
Hayvancılık sektörüne üniversiteden ayrılarak giren ve özellikle bilimsel verilerle uygulamadaki kadim bilgiyi birleştiren Ömer Tömek, hayvancılık konusunda eğitimi çok önemsiyordu. Ayrıca yetiştiricileri bir araya getirerek deneyimlerini, doğru veya yanlış yaptıkları işleri paylaşarak hem neler yapılması gerektiğini hem de neler yapılmaması gerektiğini örneklerle ortaya koyardı. Bu amaçla yetiştiricileri bir araya getirerek toplantılar yapardı. Onları buluşturarak birbirlerine deneyimlerini aktarmalarını sağlardı. Ben de bu tür toplantılara çok katıldım ve çok önemli bilgiler edindiğimi söylemeliyim.
Kurucusu olduğu TETA Teknik Tarım aracılığıyla yetiştiricilere hayvancılık alanında doğru ve uygulanabilir bilgi ile güncel teknolojiyi sunmaya çalışırdı. Şirketi bir ticarethaneden öte bir eğitim kurumu gibi görüyordu. Fuarlarda, bölgesel toplantılarda da eğitimi hep öne çıkarırdı. O bu işe başladığında Türkiye’deki çiftçilerin teknik bilgi ve teknolojiye erişiminin son derece kısıtlı olduğunu ve çiftçilerin doğru bilgi ve teknolojiyi ararken de yanlış yönlenebildiğini, doğru kaynakları bulamadığını görerek, üniversitedeki bilimsel bilgi ile uygulamadaki güncel bilgileri harmanlayarak üreticilere sunmaya gayret gösteriyordu. O yıllarda Türkiye’de yabancı danışman ve firmalar adeta cirit atıyorlardı. Ama çiftçilere güncel bilgi yerine gelişmiş ülkelerin artık terk ettiği teknolojiyi, bilgiyi pazarlıyorlardı.
Yıllar sonra Kayseri Develi’de Türkiye’nin en büyük hayvancılık işletmesini kuran Necati Kurmel, bir sohbetimizde şöyle demişti: “Biz bu işletmeyi kurduğumuzda Amerika’dan, İsrail’den danışman aldık, çok paralar ödedik. Hiçbirinden istediğimiz bilgiyi, verimi alamadık. Burnumuzun dibindeki Ömer Bey’i görememişiz. Ne zamanki Ömer Bey ile tanıştık, bize çok büyük katkısı oldu.” sözleri O’nun ne kadar değerli bilgilere sahip olduğunun bir örneğidir sadece.
Süt hayvancılığının temel politika olmasını benimserdi
Türkiye’de hayvancılık politikaları hükümet değişmese de bakan değiştikçe değişir. Zaman zaman “süt hayvancılığı yeterince gelişti, sütte kendimize yeterliyiz et,besi hayvancılığına geçilmesi gerektiği” ifade edilir. Aslında bu aynı zamanda hayvan ithal etmek isteyenlerin de bir oyunudur. Hayvan ithal etmek isteyenler veya Türkiye’ye hayvan satmak isteyenler ellerindeki hayvan ırkına göre bu tür görüşlerle kamuoyu oluşturuluyor. hayvan ıslahı yerine ithalat destekleniyor.
Kırmızı et fiyatı çok yüksek diye yıllardır besilik hayvan ithal ediliyor ama et sorunu çözülemedi. Et sorunu çözülmediği gibi süt hayvancılığında da ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bugünlerde çiftçi para kazanamadığı için yine süt inekleri kesiliyor. Bundan 5 yıl önce yine yoğun olarak süt inekleri kesiliyordu. O zamanki adıyla Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 81 İl Valiliğine yazıyla “süt inekleri kesilmesin” talimatı göndermişti.
O talimatı haber yaparken Ömer Bey ile konuştuğumda şu yorumu yapmıştı: “İnekleri kesimden kurtarmanın tek yolu Bakanlığın ihale açarak piyasadaki arz fazlası sütü alarak süt tozuna çevirmesi ve bunu ihraç etmesidir. Arzı azaltıp fiyatı yükseltmek gerekir. Et fiyatının düşmesi isteniyorsa, süt hayvancılığının yaygınlaşması gerekiyor. Süt hayvancılığı yaygınlaşırsa dana sayısı artar, ette üretim artar. Süt hayvancılığının sürdürülebilmesi için, devletin ihale açarak arz fazlası sütü piyasadan alması gerekiyor. Şu anda sanayicilere ton başına 4 bin 500 lira süt tozu desteği veriliyor. Bu destek dünyadaki süt tozu fiyatı ile aynı seviyelerde. Sanayicinin üreticiden aldığı sütün ortalama yağ oranı yüzde 3.5 olduğu dikkate alındığında zaten süte verdiği parayı yağdan kazanıyor. Çok karlı bir iş. Devlet ihale ile süt tozu üretip bunu da yurt dışına çıkarırsa zaten sorun çözülür ve inekler kesimden kurtulur. Danimarka, ürettiği sütün yüzde 90’nını kooperatifler aracılığıyla pazarlıyor. Süt ve süt ürünlerinin yüzde 15’ini içerde yüzde 85’ini ihraç ediyor. Bu nedenle et ucuz, sütçü halinden memnun. Türkiye için tek çıkış yolu bu modeli uygulamak.”
Nitekim bakanlık süt tozu için birlik ve kooperatiflerle işbirliği yaparak süt tozu üretimine girdi. Ancak bu süt tozunu ihraç etmek yerine iç piyasaya sununca yine fatura üreticiye çıktı. Bugünlerde ise çiğ süt fiyatının çok düşük, yem fiyatının ise çok yüksek olması nedeniyle inekler kesiliyor. Ya yem fiyatının düşürülmesi ya da çiğ süt fiyatının artırılması gerekiyor. Başka türlü inekleri kesilmekten kurtaramayız.
Ömer Tömek, sadece hayvancılık, bitkisel üretim, kırsal kalkınma konularında değil, ülkenin eğitim başta olmak üzere her konusunda çok duyarlıydı. Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir bilim insanıydı. Eksikliğini hepimiz çok derinden hissedeceğiz. Saygıdeğer eşi Doç. Dr. Sumru Tömek, kızı Sumer, oğlu Başat ve Tömek ailesine, sevenlerine, bu ülkenin yurtseverlerine bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyorum.